Hepimiz temel ihtiyaçlarımızı karşılayacak maddi güce sahip olmak için çalışmak zorundayızdır. Bir gelir elde etmeden günlük ihtiyaçlarımızı gideremeyiz. Bir yandan örgütün yani işyerinin beklentisi bir yandan çalışanların beklentilerinin artması baskıyı da arttırmaktadır. Verimlilik düzeyinin yüksek olmasının istenmesi, işine son verilmesi ihtimali, ülkemizde büyük bir sorun haline gelen işsizlik durumu ve insanların işsizler ordusuna katılma kaygısı, güvencesiz çalışma imkanları insanlarda stres ve kaygıya yol açmaktadır. İnsanlar uyku haricinde onlara kalan vakitlerinin çoğunu bu stresli iş ortamlarında geçirmek zorunda kalıyorlar. İş yaşamının haricinde kişinin farklı toplumsal rolleri de mevcut ve bu konularda da talepler olabiliyor. Özellikle kadınların son yıllarda iş yaşamında aktif olmasıyla zor çalışma şartlarında çalışan kadınlar aynı zamanda anne rolünün ona verdiği sorumlulukları da yerine getirmek zorunda kalıyor. Yine baba rolünü üstlenen bir erkek için de aynı durum söz konusu. Çocuklarıyla vakit geçirmek isteyen, kendine vakit ayırmak isteyen, günün yorgunluğunu ve stresini üzerinden atmak isteyen insanlar bunun için vakit ve enerji bulamıyorlar.

Tükenmişlik, kişinin işinde ya da kariyerinde, fiziksel, duygusal veya zihinsel alanlarda güdüde azalma, performansta düşme, kendi ve başkalarına karşı olumsuz tutum şeklinde gözlenir(Karakaş,2017). İnsanlarda umutsuzluk duygusu, kaygı ve strese bağlı olarak görülen kronik yorgunluk, uykusuzluk, bağışıklık sisteminde zayıflama görülebilir. Çabuk sinirlenebilir ve depresif belirtiler gösterebilirsiniz. Tüm bunlar kişiyi iş yaşamında etkilediği kadar iş yaşamı dışındaki alanlarda da etkiler. Kişiler ilişkilerinde tahammülsüz ve sabırsız olacakları için, içe kapanma yaşayacakları için partnerleri ile aralarında tartışmalar veya ayrılıklar görülebilir. Ayrıca saygı duyarak ve hevesle gittiği işine gitmek istememe, işi bırakma isteği durumları da görülür. “Özellikle bireysel, sosyal ve mesleki açıdan ortaya çıkan yorgunluk, stres, tükenmişlik ve buna bağlı olarak gelişen işten duyulan tatmin ile kariyer yapma isteğinin azalması; bireylerin iş yaşamlarında en önemli mücadele alanları haline gelmektedir” (Hablemitoğlu ve Özmete, 2012). Görüldüğü gibi tükenmişlik durumu sadece kişinin kendisini değil birçok kişiyi etkiler.

Türkiye’nin kültürel kodları da çalışma hayatını şekillendirir. Çalışanlara sıklıkla “Biz bir aileyiz, sık dişini işleri yetiştirelim, biz bir takımız, fedakarlık yapalım” gibi cümleler kullanılır. Çünkü toplumumuzda fedakarlık bir erdemdir. Fedakarlık, çalışkanlık, azimli olmak toplumumuzca iyi karşılansa da bağlamsal yani ortamına göre incelemek gerekir. Örneğin fazla mesai, aşırı çalışma temposu, iş tanımında yeri olmayan işlerin yapılmak zorunda bırakılması kişide psikolojik sıkıntılara yol açar. Toplumun genel kabullerinin önemli olduğu ülkemizde “çalışkan, sadık, azimli” olarak etiketlenmek güzel bir şey olarak düşünülüyor. Her ne kadar kişiye de başlarda böyle anılmak iyi gelse de uzun vadede fazla iş yükü tükenmişliği arttırabiliyor. İş güvencesinin olmaması da uzun mesaileri, fazla iş yükünü normalleştiren diğer etkenler. Tüm bunlar tükenmişliği etkileyen durumlar.

Türkiye’de sağlık çalışanları arasındaki tükenmişliğe dair yapılan analiz çalışmaları mevcuttur. Bu araştırmalarda kadın sağlık çalışanlarında erkeklere göre tükenmişliğin daha yüksek olduğu, vardiyalı çalışanlarda gündüz çalışanlara göre tükenmişliğin daha yüksek olduğu gibi sonuçlar ortaya çıkmış. Bir sağlık sendikasının yaptığı araştırma göre sağlık sektöründe çalışan kişiler en büyük sıkıntılarının iş yükü, belirsiz mesai süreleri ve nöbet uygulamaları olduğunu söylemişlerdir. Çalıştığı işteki geliri yeterli olmayan, iş tanımı belirsiz kişilerde de tükenmişlik yüksek çıkmıştır.
Resmiyette yer alan maddelerin aksine fiili uygulamada ülkemizde insanlar zor şartlar altında çalıştırılıyor. İş yaşamındaki ağır yükün yanında psikolojik olarak destek alamama, yukarıda bahsettiğimiz durumlar, anlaşılmadığını hissedip topluma yabancılaşma da insanları zorlayan diğer durumlar. Ülkemiz açısından bakarsak stres ve kaygı düzeyinin yüksekliği bize riskin de yüksek olduğunu söylüyor. Psikolojik destek tüm kurumlarda sağlanması, araştırmalar ışığında çalışma saatleri, vardiya sistemi düzenlenmesi, kültürel kodlar esnetilmesi ve “fedakarlık” adı altında yapılan uygulamalara izin verilmemesi bugün olduğu kadar gelecekte de önemlidir.
